Bugün yazıma bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum…
Ben eğitimci bir ailenin kızıyım; hayatım babamın öğretmenlik yaptığı dönemlerde onun gözleri parlayarak çocuklarını anlattığı yıllarla geçti….Mezun ettiği çocukları hayatın bizi sürüklediği her köşede teker  teker  toplamakla… Gittiğimiz her köşede onun yetiştirdiği bir evlatla karşılaştık biz…Kendisine doğru heycanla yürüyen kişiye bakar önce,  gözlerini kısar, o yandan yakışıklı gülüşünü takar dudaklarına; “Hocam ben sizin öğrencinizim”  demesine gerek kalmadan önce numarası  ve sonra ismini söyler, üzerine de muhakkak ekler: “HOŞ GELDİN EVLAT HOŞGELDİN BANA…”
     O bilir ki! Yetiştirdiği, emek verdiği ve herbirine saygı gösterdiği öğrencileri bir gün onu bulacak ve ona geri dönecektir….Arabamız mı bozuldu? gideriz sanayiye bir oto tamircisi gelir yanımıza ellerine sildiği  mendili arka cebine yerleştirerek babamın ellerine sarılır: “hocam beni hatırladınız mı? Hani 155 Halil, şu  haylaz Halil” der…
       Doktora mı ihtiyaç var? Ankara’da istisnasız gittiğimiz her hastanede babamın bir öğrencisi vardır…Avukat mı lazım;? en sağlamından, inanın her meslek dalından…HEP KARŞIMDAKİ MANZARA İKİ PARLAYAN GÖZ:  “HOCAM SİZİN BİZİM ÜSTÜMÜZDEKİ HAKKINIZ ÖDENMEZ …”
                     
         Karşılaştığım her öğrenci ve onlarla yaşadığım her anı, bana babamın ne kadar çok evlat biriktirdiğini öğretti…Hayat babamım gönlüne de ömrüne de o kadar çok evladı nasıl sığdırdı bilmem; bir de beni eklemiş yüreğine, tam derinine…
           Hayat beni o yüreğe eklemiş ama babasının ruhunu da eklemiş; aynı onun gibi duygusal , aynı onun gibi inatçı bolca da hayata saygılı….Babamla bir konuda ters düştük hayatta… Babam yürekten öğretmen olmamı istedi: “ senin ruhunda var öğretmek “  dedi, ama ben dedim ya inatçıyım diye; inat ettim “hayırrr” dedim … Şimdi nasıl her üniversiteye hazırlanan kıza sorunca ağzından “diyetisyen olmak istiyorum” lafı çıkıyorsa, o zaman da “bankacı olmak istiyorum” lafı çıkıyordu…
           Üniversite sınavında  tercihlerimde Maliye, İşletme, İktisat, hatta yurtdışına gidip bolca da gezme hayalleri  kuran ben, Maden Mühendisliğini  bile sıkıştırdım ama bir öğretmenliği sıkıştıramadım… Gazi Üniversitesi Maliye Bölümünü kazandım. Sene 1997, bizim bölüm açısından bolluk bereket dönemi…Maliye bölümünden mezun olan kimse açıkta kalmıyor… Bankalar, bu taze nesli  havalarda kapışıyor hiç açık bırakmıyordu…Mezun oldum; sene 2001, bir krizzz bir yoklukkk… bankalar tepe takla, tabiii bendeee!!! Planlar düştü suyaaa…Ben kara kara düşünmeye başladım; babamın gözleri gözümde: “krizi de mi biz çıkardık canımmm aaaaa!!!….”
             Hayat bu değil mi işte! beni aldı ve öğretmenliğe kavuşturdu …Öğretmenlik, aynı babamın bana dediği gibi üzerime biçilmiş bir elbise gibi  oturdu….Mutluydum, henüz evladım yoktu ama hayat bana ilk öğretmenliğimde 36 evlat katmıştı….İlkokul birinci sınıftı…Sınıfa ilk girdiğimde beni heyecanla bekleyen veliler ve ürkek, küçücük boylu öğrencilerim vardı karşımda…. 
Benim itiraflarım meşhurdur…. İTİRAF EDİYORUM:
              Sınıf tarumardı, ben gelene kadar tam dört öğretmen değiştirmişler….Nasıl olsa bizi bırakıyorlar diye öğretmenlere olan saygı yitirilmiş…Kuzularda hiç bir saygı kalmamıştı...”Allahımmm ben ne yapacağım!” dedim o gece yastığa kafamı koyunca…”Nasıl başedeceğim ben bunlarla”…İnanmayacaksınız ama beni sınıfta ayağını sıranın üstüne koymuş ıslıkla çağıran BOYU BİR YİRMİBEŞLİK bir sıpam bile vardı… 
             O gece uyuyamadım, sınıf listemi elime aldım hepsine tek tek kalpli süslü kağıtlar hazırladım ve isimlerini yazdım… Ertesi gün onları yakalarına iğneledim… Hepsinin benim için ayrı bir dünya olduğunu hepsini tek tek tanımak istediğimi söyledim…. Tabii ki onlar gibi kendim de bir kalp taktım yakama ismimin yazılı olduğu…. İlk gün kendimi nasıl kaptırdıysam öğretmenlik aşkıyla çocuklarımızı okuldan eve gönder,  ertesi günün ders programı, yapılanlar…derken saati farketmeyen ben okulda kilitli kalmışım… Herkes çıkmıştır diye okulun kapısına vurmuşlar kilidi, bizim taze öğretmen kalmış içeride….Aman Allahımmm! Kabus gibiydiii… O günden beri cep telefonunu icat eden Martin COOPER’a  düzenli olarak dua ederim….  llk dersimde vermem gereken ses “Ğ” idi …”Allahım! ben daha o sese hakim değilim çiçeklerime nasıl vereceğim” derken harfler tek tek havalarda uçuşmaya başladı….
                    Sınıfımız kabul ediyorum biraz farklıydı; Müdür Beyi kaç defa kapımı dinlerken yakaladım otuz iki dişiyle birlikte…Evlatlarım günden güne çiçek açtı, bana güvendi, onları bırakmayacağımı anladı…Hatta okuma ve yazmayı öğrendiler…Fazla sevgi vermiş olmalıyım ki; öğretmenlik tabiriyle “arpa fazla geldi”…
Yazmayı öğrenmeleriyle birlikte aşk mektupları havalarda uçuşmaya başladı…Birgün bir velim elinde mektupla geldi: “Nilay hocam bizim kıza yazmışlar bu aşk mektubunu lütfen uyaralım bu çocuğu” dedi…. Velinin tutuşturduğu mektup elimde; içinde yazan iki masum cümle “ay gibisin… güneş gibisin …” Nasıl kızılır bu çocuğa….Sınıfa girdim bir edayla: “Aaa! bugün elime bir mektup geçti” dedim ve kağıdı salladım; kim olduğunu da yazısından adım gibi bildiğim benim duygusal oğlum yerinde bir o tarafa döndü bir bu tarafa en sonunda “ÖRTMENİM GETİR Bİ KAĞIDA BAKIYIM, BİR GETİRRRR AAAAA O KAĞIT BENİM DE , VALLAHİ DE BİLLAHİ DE YAZI BENİM DEĞİL , AAAA KİM YAZMIŞ BUNU KİM AAA BAKIYIM VALLAHİ KAĞIT BENİMMM YAZI KİMİNKİ ACABA” dediyse de küçücük boyuyla olaydan kendini sıyıramadı….
              Daha neler anlatabilirim size,  neler var yaşanan… mesela küfür yelpazesi sonsuz bir oğlum vardı, bugün bile sinirlendiğimde bir bir içimden fırlattığım bir çok küfür onun eseridir: Tabii ki eğitim karşılıklı sonuç olarak….Oğluma her küfür ettiğinde , “Aaaa yine mi küfür ettin sen koş ağzını yıka temizlensin” demekten içim dışıma çıktı… Bir gün öyle bir salladı ki küfürü arkasında olduğumu bilmeden…. Beni görünce “aaa öğretmenim ben ağzımı yıkamayım en iyisi çamaşır suyuna yatırayım” dedi bastık kahkahayı....
                  Öğretmenlik farklıdır,  çok incedir;  çocuğa kızman gereken yeri de bileceksin, sevmen gereken yeri de…Ona ulaşmak istediğini gözlerine baka baka herseferinde yinelemen gerekir…Dinlemeden kızmayacaksın,  sinirlerine hakim olacaksın: Çook bilirim sınıftan dışarı çıkıp, “Allahım bana sabır ver!” diye dua edip tekrar sınıfa girdiğimi…
                Öğretmenlik yaptığım okullar hiçbir zaman en lüks mahalleler değildi; hep ücra köşeleri seçtim, inatla oraları sindirdim ruhuma…Oradaki çocuklarımızı bastım yüreğime, hiçbir zaman tam  girmedi maaşım evime; her öğretmende olduğu gibi…Hiçbir zaman bağırarak konuşmadım onlarla, hepsini ayrı bir dünya kabul ettim içimde…Hiçbir zaman ayırmadım sevgilerini, evlat gibi bastım hepsini yüreğime…
             Her yeni gelen okulla, aynı babam gibi, hayatıma yeni evlatlar eklendi çoğaldı….Annelerini babalarını da kattım kendime, hiiiiç birini bırakmadım…
          Şimdi mi???? Hala beni takip eden küçük bir ordum var; en büyükleri lise öğrencisi….Gururlandığım şey mi???? Ektiğimi biçiyorum….Ne öğrettiysem hayata dair hepsinde bol bol görüyorum…
        Hepsi saygılı, hepsinin ağzından bir kez vatan deyince bir vatan daha çıkıyor,  hepsi Atatürk ilkelerine bağlı gencecik tazecik evlatlar… Hepsini ama hepsini ayrı ayrı çoook seviyorum….
          Evet!ben Maliye okudum ama hayat beni öğretmenlikle tanıştırdı…Gururluyum!  İyi ki yapmışım diyorum…Öğretmenlerimizle, bu vatanımızın daha hatta daha da ileriye gideceğini savunuyorum….ŞANSLIYIMMM  ÇOOOK ŞANSLI….
          Öğretmenlerimize değer BİÇİLMEZ, BİÇİLEMEZZZ…Onlar her yerde bizimle elele….HİÇ KÖY ÖĞRETMENİYLE OTURUP KONUŞTUNUZ MU SİZ? HİÇ DİNLEDİNİZ Mİ YAŞADIKLARINI HAYATLARINI ONLARDAN….Çok zor şartlarda çalışmalarına  rağmen onlar o köyün herşeyidir…Çocuklarına hem öğretmenlik yaparlar, hem annelik, hem babalık …Hayatında belki de hiç soba kurmamış bir öğretmen okulunda kış geldimi sobasını kurar…Çalışan kendisinden başka kimse olmadığı için o okulun hem müdürü hem görevlisi olur…
               Başınız mı sıkıştı ilk onun kapısı çalınır …Resmi evrakınız mı var ilk onlara danışılır….Doktor mu yok öğretmenden iyisi mi var….Herşeyde  her türlü zorlukta çocuklarıyla, koca bir köyle el eledir öğretmenlerimiz…
                Bu köyler sadece ANADOLU’DA değil unutmayalım ki doğunun en ücra köşelerinde de olabilir…Kadın erkek demeden, bohçalarına koydukları kitapları geride bıraktıkları hayatlarıyla her şeyi göze alarak sırf yüreklerindeki öğretme, bu vatana yeni bir ışık daha katma sevdasıyla giderler doğuya…
               Ağrının Doğubeyazıt ilçesine giden BURÇİN UYSAL gibi…Soba yanarken tutuşan öğrencisini kurtarmak için ateşe attı kendini hiç düşünmedi bile geleceğini…Oracıkta şehit düştü o narin bedeni….
                 Öğretmen SAİT KORKMAZ gibi….Bir kızı vardı Sait hocanın bir de sulardan tifo kapmış hamile eşi …Her zamanki gibi evlatlarına öğretmesi gerekeni öğretmiş evine gelmişti… Kapıları çalındı, açtı…Silahlı ve tam donanmış iki kişi girdi evlerine... Hoca bir dışarı çıkalım dediler..Karısının gözleri önünde şehit ettiler…Bütün köyü yardım için dolandı eşi Allahın bir kulu yardım eli uzatmadı kadına….Dört buçuk  aylık hamile kadın kimbilir kaç defa sulara gömülerek gidip geldi yardım dilenmek için o köye….En sonunda eşinin dudaklarına değdirdiği suyla kelimeyi şahadet getirtti kocasına, öyle teslim etti Yaradanına…
                      Daha bitmedi ŞEHİT ÖĞRETMEN YASEMİN TEKİN…..Bitlis’te kendisi gibi öğretmen eşi BAYRAM TEKİN ve tek çocuğu olan BETÜL ile birlikte şehit edilmiştir….Ruhları şad olsun…
                     BEN YASEMİN TEKİN  ŞEHİT ÖĞRETMEN
                     NE UMUTLAR NE SEVGİLER BÜYÜTTÜM…YÜREĞİMDE, SİZİN İÇİN…EVEREST KADAR… BENİ BİR ALACA ŞAFAKTA VURDULAR…AKMADI  KANIM…BİR BAYRAK ÖRTTÜNÜZ ÜSTÜME…AL BİR BAYRAK….AL  YILDIZLI… ONUN GÖLGESİNDE SESSİZ SAKİN UYURUM…AĞITLAR YAKTINIZ , BENİM İÇİN…BU YETER Mİ BANA… BEN YASEMİN TEKİN KARA GECELERDEN AK GÜNEŞLER DOĞURDUM….IŞIK IŞIK, YILDIZ  YILDIZ….ÇİÇEKLER BÜYÜTTÜM, GÜLLER BÜYÜTTÜM…GÖNLÜMCE…AL, MOR, TURUNCU….IŞIKLAR SAÇTIM GÜNEŞİMLE …BEN ŞEHİT YASEMİN TEKİN SELAM HEPİNİZE BİTLİS’TEN AĞRI’DAN İSTANBUL’DAN…..ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ….
                İsmini tek tek sıralasam sayfaların yetmeyeceği, kendini sadece eğitime adamış şehit öğretmenlerimize buradan rahmet diliyorum… Vatan onlara minnettardır….
          ULU ÖNDER ATATÜRK’ÜN VECİZ SÖZÜYLE TAMAMLAMAK İSTİYORUM YAZIMI:
                           “ ÖĞRETMENLER YENİ NESİL SİZLERİN ESERİ OLACAKTIR”
                                                                          PASTA TADINDA HAFTALAR DİLERİM….