Nasıl da güzel kapatmışsın gözlerini!...Nasıl güzel uzanmışşsın yatağına ...Kimbilir neler geçiyor aklından... Kimbilir hangi anını görüyorsun rüyanda...Çocukluğuna mı döndün yoksa gençliğine mi sıkıştı bedenin....
Annesinin kucağındaki bebek sen misin?....Ne o! hala değiştireceklerim var mı diyorsun???
Yeniden mi başlamak istiyorsun herşeye????.
Biliyor musun? ben öyle bir sevdadaydım ki; hayatım hep yarım.... yaşayamadım çocukluğumu, doyamadım gençliğime ...elimde aşk kitaplarımla gezemedim sokaklarımı..okuduğum kitaplarım fendi, ilimdi benim, bilimdi ne katabilirimdi... gece başucumdaki kitap özeldi her yerde benimleydi çalı kuşu her gün rastgele seçerdim bir sayfasını girerdim içine benmişim gibi...
Anan gözlerin gibi mavi kundağa sarmış bedenini hiç bir kundak hiç bir çaput tutmadı tutamadı seni...Daha o günden belliydi sana yazılan kader verilen değer...
Anamın saçlarımda gezen ellerini özledim...masumca sığındığım kucağını...kokusu hala burnumda deli gibi...
Babanla annenin inatlaştığı gündemisin yoksa?....Annenin inatla dini eğitim görerek okumanı istediği mahalle okulu... Babanınsa daha modern eğitim alman için bastırdığı okul.... Sabaha kadar sürmüştü o gün kavga...Çok anlamasanda söylenenleri bilirdin ki annen istediğini yaptırır; ama baban bir yolunu bulur çizerdi kaderini...
“Annem kazandı, babam yolumu çizdi benim” ...Annemin istediği okulla başladım; babamın istediği okulla devam ettim hayatıma ...
Ne bu halin? niye yanar bu kadar yüreğin? ... Beyaz kefenin içindeki kim? ...Anan oturmuş baş ucuna dinmez gözünün yaşı...Yerde yatan kim ...En son yüreğinden kopan çığlık mıydı yoksa?
Babam, babammmm! Sen yoksun artıkkk babammmm!... Hiçbir acı hiçbir savaş hiç bir yara yakmadı bu kadar yüreğimi....
Çık o odadan çık! Seni ağlarken görmeye dayanmaz yüreğim; git! daha uzağa, mutlu olduğun çoculuğunu çocuk gibi yaşadığın yerlere, Hüseyin Ağanın, dayının tarlasına, kardeşin Makbule ile karga kovaladığın günlere...Otların üzerinde yuvarlandığın, annene çiçek topladığın bayırlara...
Nasıl da deli akıyor kanın, nasıl çakmak çakmak bakıyor gözlerin, nasıl vatan aşkıyla dolu yüreğin! ...
Annen istemese de aile ocağından ayrılmanı gizli gizli gittin o gün sınava...SELANİK ASKERİ RÜŞTİYESİNİ kazandığını duyduğundaki sevinç ne kadar sıcak, akıyor hala damarlarında...Haline bak! çarpık gülüşün dudaklarında...Anan bekler seni kapıda...Haber vermeden girdin o gün sınava ...
“Nasıl sığarım selaniğe, yapmam gerekenler var benim alnımda çizilmiş yolum...ana mı dinler bu yüreğim damarlarımda akan kan değil ateşşş...”
Tahtada gördüklerim matematik işlemleri mi? Mustafa hoca değil mi o? elinde cetveli, ...Mustafa’ya ekleyen KEMAL’İ
Yetmedi değil mi? sana yetmeyeceği belliydi; sırada İSTANBUL HARP OKULU vardı... Gencecik, çiçeği burnunda teğmen olarak çıktığın günü hatırlar mısın? iki tavla atıp, “ne olacak bu vatanın halleri” diyenlere dikmiştin mavi gözlerini… “ne varmış vatanın halinde? ölmedik daha! biz varız” demiştin de kapatmıştın çenelerini...
Salon beyefendisi gibi gezdiğin sokakları mı özledin? Bir başka güldün bu sefer geçmişine; hala yakışıklısın, hala asil…Bir yürüdün mü; yer titrer, gök titrer, kızlarda yürek titrer...
“Hala çok severim dans etmeyi, ah bir çıksabilsem yatağımdan!... Ah bir kalksam yarım kalmış gençliğimi, yarım kalmış aşklarımı, yarım kalmış yüreğimi tamamlasam!...
Vermem! Ölsem de vermem vatanımın hiç bir köşesini...türk ulusunun onurunu korumak için çanakkale geçilmezzzz! ...Ben size taaruzu değil ölmeyi emrediyorummm!”...
Her yer kan, her yerde ölüm kokusu! Yerden yükselenleri sen de görüyor musun? Orada cennet kapısı...Dikkat et! yere düşen gülleye, çekilllll!!!
“Çekilmem, tekrar yaşayacaksam da o acıyı çekilmem… Benim yiğitlerim, benim cengaverlerim bir bir şehit düşerken ben çekilmem!!!Bu acı ne ki benim gözlerimle gördüklerimin yanında? Bıyığı terlememiş, ayağında ayakkabısı bile yok, şehit olmuş gencecik on beş yaşında yiğitlerim ...analar geçer önümden sıra sıra mermiler kucağında bebesi sırtında...çekilmem!!! Orada öleceğimi bilsem de çekilmem!...”
Şarapnel parçası tam yüreğinin sağ tarafında ...Gözlerini kıstın acısıyla...Dur bakayım! o eline gelen cep saatin mi yoksa?... Senin kaderin gökte yazılmış yere inmiş...”Yaşayacakların var daha göreceklerin var” denmiş...
İzmir değil mi o çıktığın topraklar?Denize döktüğün düşmanı yer gök almaz....Bir şiir dolandı dudağıma dur dinle!...
Savaştepe köprüsünden geçen trenler
Sel olur izmire akar
İzmirin denizi kız kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar
İzmir sevdam izmir incim benim....
Uşakizadelerin evine mi yerleştin o gün? ...Gencecik bir kız dolanıyor evin merdivenlerinde...Nasıl güzel!nasıl içten! nasıl görgülü, nasıl kültürlü...
“Kaç dil biliyorsun latife?”
“ 4” dedi! Kafasını yukarı dikerek bana..
“Siyaset ve hukuk okudum”...
Hiç bir kadın böyle kendinden emin konuşmadı benimle; hiç bir kadın etkilemedi yüreğimi böyle derinden!...
O çarpan kalbin mi yoksa?... Seni böyle görmek ne güzel...Yorgun bedenin sığınacak limanını mı arar?...Halıdaydı hep gözlerin, parmaklarının arasında hiç bırakmadığın kalemin; evlilik yazdın bir kağıda...”Olur mu acaba” dedin, sessizce geri sildin....Evlendin Latife’yle...
“Bayılırdım bana gelen Fransızca, İspanyolca evrakı Türkçe’ye çevirmesine... Bir kadın! Karşımda kaç dil derdim... Bir vals yapardık birlikte, onun narin adımları, ince beli, dün gibi aklımda ... Bak havaya girdim şimdi... Oğlum çal bir zeybek havası bu iş valsle bitmez!...
TBMM kurulduğu gün soyadını aldın… ATATÜRK; ATAMMM BENİMMMMM....
Hadi aç gözlerini! Yeter! Dolanma geçmişinde, yorma kendini, herşey mükemmel… Vermen gerekeni verdin, yapman gerekeni yaptın sen... Düşünme! Sadece kalk, bırakma beniii bırakma bizi!sen neleri yendin ...
“Saat kaç????????”
Boşver saati! Bakma başında bekleyenlere, dinleme söylenenleri, sadece yavaşça yum, yum o mavi gözlerini!!!
Sadece hayal et; karga kovaladığın tarlaları, Makbule’yi, Latife’yi, Fikriye’yi, kazandığın şanlı zaferleri, bize verdiklerini, bak hepimizin yüreğinde sen.... O gelen anan değilmi başında beyaz örtüsüylen! Yanında hep hasretini yüreğinde çektiğin baban! Tut ellerini! Tut sımsıkı!... Elveda!!! Elveda!!! Saat tam dokuzu beş geçiyor atam! Sana yürekten elveda...